WhatsApp ile İletişime Geç

Şimdi Yazın

  • Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://www.facebook.com/Kartalhanhukuk
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=905321366754
  • https://www.twitter.com/KartalhanMeltem
  • https://www.instagram.com/kartalhanhukuk1/

Kartalhan Hukuk Bürosu

Ankara merkezli uzman hukuk ekibimizle
güvenilir danışmanlık ve hızlı çözüm sunuyoruz.

📍 İletişim İçin Tıklayın 💬 WhatsApp ile Görüş

İcra takibine itiraz süresi kaç gündür

İcra takibine itiraz süresi kaç gündür

Kısa Açıklama: Borçlu, kendisine tebliğ edilen ödeme emrine karşı yedi gün içinde itiraz edebilir. Süresi içinde yapılan itiraz, icra takibini durdurur ve alacaklının takibe devam edebilmesi için hukuki yollara başvurması gerekir.

Tanım ve Temel Kavramlar

İcra takibine itiraz, borçlu olduğu iddia edilen kişinin, kendisine tebliğ edilen ödeme emrindeki borcun tamamına veya bir kısmına ya da takibin kendisine karşı yapılmasına yönelik yasal bir savunma hakkını kullanmasıdır. Bu mekanizma, Türk İcra ve İflas Kanunu (İİK) tarafından düzenlenmiş olup, alacaklı tarafından başlatılan icra takibinin haksız veya dayanaksız olduğu durumlarda borçlunun hukuki menfaatlerini koruma amacı taşır. İcra takibine itiraz, borçlunun ödeme emrini tebellüğ ettiği tarihten itibaren başlayan belirli bir süre içinde icra dairesine yazılı olarak veya sözlü beyanla yapılması gereken bir işlemdir. Bu hakkın kullanılması, icra hukukunun temel prensiplerinden biri olan "hukuka uygunluk" ilkesinin bir yansımasıdır ve takibin otomatik olarak durmasını sağlar.

Bu temel kavram, icra hukuku sistematiği içerisinde borçlunun savunma hakkının en önemli araçlarından birini temsil eder. İtiraz hakkı, alacaklının tek taraflı talebiyle başlayan bir sürecin, borçlunun itirazıyla yargısal denetime açılmasını sağlar. Borçlu, itirazında borcun varlığını, miktarını, vadesini veya takibin usulüne ilişkin hususları ileri sürebilir. Örneğin, borcun ödenmiş olduğunu, hiç doğmadığını, zamanaşımına uğradığını veya takibin yanlış kişiye yöneltildiğini iddia edebilir. Bu itiraz, icra dairesi nezdinde bir dosya işlemi olarak kaydedilir ve takibin seyrini kökten değiştirir. İtirazın süresinde ve usulüne uygun yapılması, borçlunun hak kaybına uğramaması açısından kritik bir öneme sahiptir.

Kapsam ve Genel İlkeler

İcra takibine itirazın kapsamı, alacaklının başlattığı icra takibinin türüne göre farklılık gösterebilir; ancak genel olarak, ilamsız icra takiplerinde geniş bir uygulama alanı bulur. İlamsız icra takipleri, bir mahkeme kararına (ilam) dayanmayan, alacaklının sadece bir alacak iddiasıyla başlattığı takiplerdir. Bu tür takiplerde borçlu, borcun esasına yönelik (borca itiraz) veya imzaya yönelik (imzaya itiraz) itirazlarını ileri sürebilir. Borca itiraz, borcun hiç doğmadığı, ödendiği, zamanaşımına uğradığı gibi maddi hukuk sebeplerine dayanırken, imzaya itiraz ise takip konusu belgedeki imzanın kendisine ait olmadığı iddiasıdır. Bu itirazlar, takibin durdurulması ve alacaklının iddiasını ispatlamak üzere mahkemeye başvurmasını gerektiren genel ilkeler çerçevesinde değerlendirilir.

Genel ilkeler açısından, icra takibine itiraz, borçlunun savunma hakkının bir uzantısı olarak kabul edilir ve "takibin durdurulması" prensibiyle işler. Süresi içinde yapılan geçerli bir itiraz, icra dairesinin takibe devam etmesini engeller. Bu durum, alacaklının itirazın kaldırılması veya itirazın iptali davası açarak borçlunun itirazını çürütmesi gerektiği anlamına gelir. İtirazın yapılmasıyla birlikte, ispat yükü alacaklıya geçer ve alacaklı, borcun varlığını ve geçerliliğini mahkeme huzurunda kanıtlamak zorunda kalır. Bu ilke, borçlunun haksız bir takibe karşı korunmasını sağlarken, alacaklının da meşru alacaklarına ulaşabilmesi için hukuki yolları kullanmasını zorunlu kılar. İtirazın kapsamı, borçlunun ileri sürebileceği savunmaların genişliğini belirlerken, genel ilkeler de bu savunmaların hukuki sonuçlarını şekillendirir.

Uygulamada Kullanım ve İşleyiş

İcra takibine itirazın pratikteki kullanımı, borçlunun kendisine tebliğ edilen ödeme emrinin dikkatli bir şekilde incelenmesiyle başlar. Ödeme emrinde yer alan borç miktarı, alacaklının kimliği, takibin dayanağı ve itiraz süresi gibi bilgiler borçlu tarafından değerlendirilmelidir. Borçlu, ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi günlük yasal süre içinde, borcun tamamına veya bir kısmına itiraz etmek istiyorsa, bu itirazını ödeme emrini gönderen icra dairesine yazılı bir dilekçe ile veya sözlü olarak beyan ederek gerçekleştirmelidir. Yazılı itiraz dilekçesinde, icra dosya numarası, alacaklı ve borçlunun kimlik bilgileri ile itirazın konusu ve gerekçeleri açıkça belirtilmelidir. Sözlü itiraz durumunda ise, borçlunun beyanı icra dairesi tarafından tutanağa geçirilir ve borçlu tarafından imzalanır. Bu aşamada, itirazın hangi gerekçelere dayandığının net bir şekilde ifade edilmesi, ileride doğabilecek hukuki uyuşmazlıklarda borçlunun pozisyonunu güçlendirir.

İtirazın icra dairesine ulaşmasıyla birlikte, icra dairesi takibi durdurur ve bu durumu alacaklıya bildirir. Takibin durması, haciz, satış gibi icra işlemlerinin yapılamayacağı anlamına gelir. Alacaklı, duran takibi devam ettirebilmek için hukuki yollara başvurmak zorundadır. Bu yollar genellikle "itirazın iptali davası" veya "itirazın kaldırılması davası" açmaktır. İtirazın iptali davası, genel mahkemelerde görülen ve alacaklının borcun varlığını her türlü delille ispatlamaya çalıştığı bir davadır. İtirazın kaldırılması davası ise, icra mahkemelerinde görülen ve alacaklının elinde İİK'da belirtilen nitelikte belgeler (örneğin, imzası ikrar edilmiş adi senet, resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde verdikleri belgeler) bulunması halinde başvurulan daha hızlı bir yoldur. Uygulamada, borçlunun itirazının niteliği ve alacaklının elindeki belgelere göre bu davalardan biri tercih edilir ve takibin akıbeti yargısal süreçle belirlenir.

Süreç, Aşamalar ve Değerlendirme

İcra takibine itiraz süreci, ödeme emrinin tebliği ile başlayan ve takibin akıbetini belirleyen birden fazla aşamadan oluşur. İlk aşama, alacaklının talebi üzerine icra dairesi tarafından düzenlenen ödeme emrinin borçluya usulüne uygun olarak tebliğ edilmesidir. Tebliğ, yasal sürelerin başlangıcı için kritik bir adımdır. İkinci aşama, borçlunun ödeme emrini tebellüğ ettiği tarihten itibaren başlayan yedi günlük yasal itiraz süresidir. Bu süre içinde borçlu, borcun tamamına veya bir kısmına itiraz etme hakkını kullanabilir. Üçüncü aşama, borçlunun itirazını icra dairesine yazılı veya sözlü olarak bildirmesidir. Bu bildirim, takibin durması için yeterlidir ve icra dairesi tarafından derhal işleme alınır. Dördüncü aşama, süresi içinde ve usulüne uygun yapılan itirazın icra takibini otomatik olarak durdurmasıdır. Bu, icra dairesinin başka bir işlem yapmasını engeller ve takibin ilerlemesini askıya alır.

Beşinci ve son aşama, itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamak amacıyla alacaklının başvurabileceği hukuki yolların devreye girmesidir. Alacaklı, borçlunun itirazını bertaraf etmek için "itirazın iptali davası" veya "itirazın kaldırılması davası" açabilir. Bu davalar sonucunda mahkeme, borçlunun itirazının haklı olup olmadığına karar verir. Eğer mahkeme, borçlunun itirazını haksız bulursa, icra takibi devam eder ve borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilebilir. Eğer itiraz haklı bulunursa, takip tamamen düşer. Bu süreç, icra hukukunda borçlu ve alacaklı arasındaki dengeyi sağlayan temel bir mekanizmadır. İtirazın zamanında ve doğru şekilde yapılması, borçlunun haklarını koruması açısından hayati önem taşırken, alacaklının da alacağını tahsil etme sürecinde karşılaştığı engelleri aşmak için yasal yolları kullanmasını gerektirir. Sürecin her aşaması, hukuki bilgi ve dikkat gerektiren detaylar içerir.

Riskler, Sınırlamalar ve Dikkat Edilmesi Gerekenler

İcra takibine itiraz sürecinde borçluların karşılaşabileceği önemli riskler ve dikkat etmeleri gereken sınırlamalar bulunmaktadır. En temel risk, yedi günlük yasal itiraz süresinin kaçırılmasıdır. Bu sürenin kaçırılması durumunda, ödeme emri kesinleşir ve borçlu, borcun esasına yönelik itiraz haklarını büyük ölçüde kaybeder. Kesinleşen bir takipte, icra dairesi borçlunun malvarlığı üzerinde haciz ve satış işlemlerine başlayabilir. Bir diğer risk ise, itirazın eksik, belirsiz veya hatalı yapılmasıdır. Örneğin, borcun miktarına itiraz edilirken, hangi kısmına itiraz edildiğinin açıkça belirtilmemesi veya itiraz gerekçelerinin yeterince açıklanmaması, itirazın geçerliliğini zayıflatabilir veya alacaklının itirazın kaldırılması davasında avantaj elde etmesine neden olabilir. Bu tür durumlar, borçlunun savunma hakkını etkin bir şekilde kullanmasını engelleyebilir ve aleyhine sonuçlar doğurabilir.

Sınırlamalar açısından, her icra takibi türünde itirazın aynı şekilde yapılamadığı unutulmamalıdır. Örneğin, kambiyo senetlerine (çek, senet, poliçe) özgü icra takibinde, borçlunun itirazları daha dar kapsamlıdır ve genellikle imzaya itiraz veya borcun kambiyo senedi vasfını kaybettiği gibi belirli sebeplere dayanır. Bu tür takiplerde borca itiraz, genel ilamsız icradaki kadar geniş bir alana sahip değildir. Ayrıca, itirazın kötü niyetle yapılması durumunda, alacaklı, itirazın iptali veya kaldırılması davasında haklı çıkarsa, borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep edebilir. Bu tazminat, takip konusu alacağın belirli bir yüzdesi oranında belirlenir ve borçlunun mali yükünü artırır. Bu nedenle, itirazın gerçekten haklı bir nedene dayanması ve hukuki dayanaklarının sağlam olması büyük önem taşır. Borçluların, itiraz süreçlerini dikkatle yönetmeleri ve gerekli hukuki bilgiye sahip olmaları, olası olumsuz sonuçlardan kaçınmak için elzemdir.

Genel Değerlendirme

İcra takibine itiraz süresi ve bu itirazın hukuki sonuçları, Türk icra hukuk sisteminin temel taşlarından birini oluşturmaktadır. Borçluya tanınan yedi günlük itiraz süresi, alacaklının tek taraflı talebiyle başlayan bir takibin, borçlunun savunma hakkı ile dengelenmesini sağlar. Bu süre içinde usulüne uygun olarak yapılan itiraz, takibi durdurarak borçlunun haksız bir iddiaya karşı korunmasına olanak tanır ve alacaklının iddiasını yargısal yollarla ispatlamak zorunda kalmasına yol açar. Bu mekanizma, hukukun üstünlüğü ve adil yargılanma hakkı prensiplerinin icra hukuku alanındaki somut bir yansımasıdır. İtirazın varlığı, icra takiplerinin keyfi uygulamalardan uzak, belirli kurallar ve denetim mekanizmaları çerçevesinde yürütülmesini temin eder.

İcra takibine itirazın etkin bir şekilde kullanılması, hem borçlunun haklarını koruması hem de alacaklının meşru alacaklarına ulaşma sürecinde karşılaşabileceği engelleri aşması açısından büyük önem taşır. Sürenin doğru hesaplanması, itirazın gerekçelerinin açık ve somut bir şekilde belirtilmesi, sürecin sağlıklı işlemesi için kritik faktörlerdir. İtirazın ardından başlayan yargısal süreçler, borçlu ve alacaklı arasındaki hukuki uyuşmazlığın nihai çözümünü sağlar. Bu süreç, icra hukukunun dinamik yapısını ve taraflar arasındaki menfaat dengesini gözeten yapısını açıkça ortaya koyar. Genel değerlendirme itibarıyla, icra takibine itiraz, borçlunun anayasal savunma hakkının icra hukukundaki en güçlü tezahürlerinden biri olup, hukuki güvenlik ve adaletin sağlanmasında merkezi bir role sahiptir.

İcra takibine itiraz süresi kaç gündür

Hukuki Çerçeve ve Genel İlkeler

İcra takibi, alacaklının, borcunu ödemeyen borçludan alacağını devlet gücüyle tahsil etmek amacıyla başlattığı hukuki bir süreçtir. Bu süreç genellikle bir ödeme emrinin borçluya tebliği ile başlar. Türk hukuk sisteminde, özellikle ilamsız icra takiplerinde, borçluya gönderilen ödeme emrine itiraz süresi, ödeme emrinin borçluya usulüne uygun olarak tebliğ edildiği tarihten itibaren işlemeye başlar ve bu süre **7 (yedi) gündür.**

Borçlu, bu yedi günlük süre içerisinde, ödeme emrini gönderen icra dairesine yazılı olarak veya sözlü beyanını tutanağa geçirmek suretiyle itiraz edebilir. İtirazın konusu, borcun tamamına veya bir kısmına, faize, yetkiye veya imzaya yönelik olabilir. Süresi içinde yapılan itiraz, icra takibini kendiliğinden durdurur. Bu durum, alacaklının takibe devam edebilmesi için itirazın iptali veya itirazın kaldırılması yoluna başvurmasını gerektirir. Eğer borçlu, yedi günlük süre içinde ödeme emrine itiraz etmezse, icra takibi kesinleşir ve alacaklı, borçlunun malvarlığı üzerinde haciz ve satış gibi cebri icra işlemlerine başlayabilir.

Hakimin Davayı İnceleme Süreci

Borçlunun ödeme emrine süresi içinde itiraz etmesiyle icra takibi durduğunda, alacaklı, duran takibin devamını sağlamak amacıyla hukuki yollara başvurabilir. Bu yollar genellikle "itirazın iptali davası" veya "itirazın kaldırılması" talebidir. Bu aşamada, uyuşmazlık icra dairesinden mahkeme önüne taşınır ve bir hakim tarafından incelenir.

İtirazın iptali davasında, alacaklı, borçlunun itirazının haksız olduğunu ve borcun varlığını ispat etmekle yükümlüdür. Hakim, tarafların sunduğu delilleri değerlendirerek borcun varlığına veya yokluğuna karar verir. Eğer hakim, borcun varlığına ve itirazın haksızlığına hükmederse, borçlunun itirazı iptal edilir ve icra takibi kaldığı yerden devam eder. İtirazın kaldırılması ise, genellikle alacağın varlığının resmi bir belgeye (örneğin, imzası ikrar edilmiş adi senet, fatura, banka dekontu gibi) dayanması durumunda başvurulan daha hızlı bir yoldur. Bu durumda hakim, belgenin niteliğine göre itirazın kaldırılmasına veya reddine karar verir. Her iki durumda da hakimin incelemesi, borcun esasına ve itirazın geçerliliğine odaklanır.

Kanun Yolu İncelemesi

Hakimin itirazın iptali davasında veya itirazın kaldırılması talebinde verdiği kararlar, kesinleşmeden önce kanun yolu incelemesine tabidir. Taraflar, mahkemenin verdiği kararı hukuka aykırı bulmaları halinde, üst mahkemelere başvurarak kararın yeniden incelenmesini talep edebilirler. İlk derece mahkemesinin kararlarına karşı başvurulabilecek ilk kanun yolu "istinaf"tır. İstinaf başvurusu, kararı veren mahkemenin bulunduğu bölgedeki Bölge Adliye Mahkemesi'ne yapılır.

Bölge Adliye Mahkemesi, hem maddi vakıa denetimi hem de hukuki denetim yaparak kararın doğru olup olmadığını inceler. Bölge Adliye Mahkemesi'nin kararları da belirli şartlar altında "temyiz" kanun yoluna tabidir. Temyiz başvurusu ise Yargıtay'a yapılır. Yargıtay, Bölge Adliye Mahkemesi'nin kararını sadece hukuka uygunluk açısından denetler; yani kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığını inceler, maddi vakıa denetimi yapmaz. Bu kanun yolu süreçleri, yargılamanın adil ve doğru bir şekilde sonuçlanmasını sağlamak amacıyla tasarlanmıştır.

Varsayımsal Olay Örnekleri

Olay 1: Alacaklı A, Borçlu B'den olan 10.000 TL alacağı için icra takibi başlatmış ve ödeme emri 1 Mart tarihinde Borçlu B'ye tebliğ edilmiştir. Borçlu B, borcun tamamına itiraz etmek istemektedir. Borçlu B, yasal süresi olan 7 gün içinde, yani en geç 8 Mart tarihine kadar, ödeme emrini gönderen icra dairesine yazılı bir dilekçe ile itirazını sunmuştur. Bu itiraz üzerine, Alacaklı A'nın başlattığı icra takibi kendiliğinden durmuştur. Alacaklı A, takibin devamını sağlamak için itirazın iptali davası açmak zorunda kalmıştır.

Olay 2: Alacaklı C, Borçlu D'den olan 5.000 TL alacağı için icra takibi başlatmış ve ödeme emri 10 Nisan tarihinde Borçlu D'ye tebliğ edilmiştir. Borçlu D, ödeme emrine itiraz etme hakkı olduğunu bilmesine rağmen, çeşitli nedenlerle yasal süresi olan 7 gün içinde (yani en geç 17 Nisan tarihine kadar) herhangi bir itirazda bulunmamıştır. Bu durumda, 7 günlük itiraz süresi dolduktan sonra, Alacaklı C'nin başlattığı icra takibi kesinleşmiştir. Takibin kesinleşmesiyle birlikte, Alacaklı C, Borçlu D'nin malvarlığı üzerinde haciz ve satış gibi cebri icra işlemlerini başlatma hakkını elde etmiştir.

Ulaşılan Sonuç

İcra takibine itiraz süresi, borçluya tebliğ edilen ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren başlayan ve **7 (yedi) gün** olarak belirlenmiş kesin bir süredir. Bu süre içinde yapılan itiraz, icra takibini durdururken, süresi içinde itiraz edilmemesi halinde takip kesinleşir ve alacaklı cebri icra işlemlerine başlama hakkı kazanır. Bu yedi günlük süre, borçlunun hukuki haklarını kullanabilmesi ve olası haksız takiplere karşı kendisini koruyabilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.