Boşanma, tarafların birlik içinde yaşama amacıyla ilan ettikleri evliliğin, taraflar arasında oluşan çeşitli nedenlerle sona ermesi hali işlemidir. Boşanma davalarında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise, Türk Medeni Kanununun 168. Maddesine göre: ''Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.'' denilmektedir. Yetki konusunu bir örnek ile açıklamak gerekir ise; eşlerden birinin yerleşim yerinin Ankara Batıkent olması halinde yetkili mahkeme Ankara Mahkemeleridir. Eşlerin yerleşim yerinin Ankara Batıkent dışında olması, fakat; son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yerin Ankara Batıkent olması halinde, söz konusu boşanma davası yine Ankara Mahkemelerinde açılabilmektedir. Boşanma ile eşler evlilik ile birlikte gelen hak ve yükümlülükleri kaybetmektedir. Boşanma kararının kesinleşmesi ile birlikte taraflar için evlenme engeli de sona ermektedir.
Boşanan kadının kişisel durumu, Türk Medeni Kanununun 173. Maddesinde ayrı bir düzenlemeye tabii tutulmuştur. Buna göre: ''Boşanma hâlinde kadın, evlenme ile kazandığı kişisel durumunu korur; ancak, evlenmeden önceki soyadını yeniden alır. Eğer kadın evlenmeden önce dul idiyse hâkimden bekârlık soyadını taşımasına izin verilmesini isteyebilir. Kadının, boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine hâkim, kocasının soyadını taşımasına izin verir. Koca, koşulların değişmesi hâlinde bu iznin kaldırılmasını isteyebilir.'' denilmektedir.
Anılan maddeye göre, boşanan kadın evlenmeden önceki soyadını geri almaktadır. Kadının boşanma işleminden sonra, eski eşinin soyadını kullanmasında menfaati bulunabilir. Burada bahsi geçen menfaat, kadının eski eşinin soyadını kullanması sonucunda fayda sağlaması hali ve bu durumun kocaya bir zarar vermemesi koşulları ile geçerli hale gelmektedir.
Türk Medeni Kanununun 174. Maddesinde: ''Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.'' denilmektedir.
Boşanma davası sonucunda tazminata hak kazanan taraf, daha az kusurlu veya kusursuz taraftır. Burada bahsedilen tazminat türü maddi tazminatın konusunu oluşturmaktadır. Maddi tazminatın miktarı, kusur oranı ve sosyal ekonomik duruma göre değişkenlik göstermektedir.
Boşanma davasına konu olaylar, eşlerden birinin aynı zamanda kişilik haklarına da zarar verebilmektedir. Anılan durumlarda kişilik hakları zarar gören eş, maddi tazminatın yanında manevi tazminat talebinde de bulunabilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 175. Maddesinde: ''Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.'' denilmektedir.
Boşanma davası sonucunda, hayati geçim açısından yoksul duruma düşecek olan tarafa mahkeme tarafından nafaka ödenmesi kararlaştırılabilir. Kararlaştırılan işbu nafakaya yoksulluk nafakası adı verilmektedir. Yoksulluk nafakası talep edilebilmesi için, boşanma sonucunda yoksulluğa düşecek olmak tek başına yeterli bir durum değildir. Aynı zamanda boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olan eşin kusuru, diğer eşe nazaran daha az olmalıdır.
Türk Medeni Kanununun 176. Maddesinde: ''Maddî tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir. Manevî tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez. İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.'' denilmektedir. Anılan kanun maddesinde açıkça tazminat ve nafakanın hangi koşullarda ve nasıl ödendiği düzenlenmiş olup; yine ilgili kanun maddesinde hangi hallerde mahkeme kararı ile kaldırılacağı da hüküm altına alınmıştır.
Yukarıda değinilmiş olan hususlar genel hatları ile kaleme alınmış olup; her somut olay birbirinden farklı özellikler taşıyabileceğinden hak kaybına uğramamanız adına bir hukuk bürosu ile iletişime geçip profesyonel destek almanızı öneririz.