Deniz ticaret hukuku genel hatları ile; ulusal ve uluslararası sularda gemiler ve gemi seferlerine ilişkin hukuki düzenlemeleri içeren hukuk dalıdır. Teknolojik gelişmelerin artması ticarete konu ürün ve malların çeşitlenip çoğalması ile birlikte deniz yolu ticareti ve deniz ticaret hukuku paralel bir şekilde gelişmektedir. Öyle ki günümüzde dünya ticaretinin çok büyük bir kısmı deniz ticareti yoluyla gerçekleştirilmektedir.
Deniz yolu taşımacılığı lojistik açısından daha kaliteli ve daha güvenli bir taşıma yolu olduğu için denize kıyısı olan ülkeler açısından çok önemli bir konumdadır. Deniz taşımacılığının ülke ekonomilerine olan katkısının büyümesi ile birlikte limanlar ve deniz araçları da sürekli gelişim içerisinde bulunmaktadır.
Deniz yolu ile yapılan ticaret yalnızca denize kıyısı olan ülkeleri değil, bu yolla gelen malın kara yoluyla taşınması ve dağıtımı nedeniyle aslında tüm ülkeleri ilgilendiren bir konudur. Deniz ticaret hukuku; gemi sicili, gemi ipoteği, bayrak, gemi alacakları, çatma, donatan, taşıyanın sorumluluğu, gemi acenteliği, liman işletmeciliği gibi kendi literatüründe geniş bir çalışma alanına sahiptir. Aynı zamanda deniz ticaret hukuku global anlamda bir etki alanına sahip olduğundan gelişen teknolojinin de etkisiyle sürekli yeni düzenlemelere açık bir alan konumundadır.
Bu kapsamda deniz yolu kullanılarak yapılan mal ve yük taşımalarına “Navlun”, bu taşıma faaliyetini düzenleyen sözleşmelere de “Navlun Sözleşmeleri” adı verilmektedir. Yine bir gemi seferinde yaşanabilecek gecikmeler, taşınan ürün/mallarda oluşabilecek hasarlar, deniz kazaları ve bunların sigorta ile olan süreçleri gibi konularda ayrıntılı olarak yapılması gereken sözleşmeler bulunmaktadır.
Bu kapsamda Denizde Can Emniyeti Uluslararası Sözleşmesi (SOLAS) Türkiye’nin de taraf olduğu ve 25 Mayıs 1980 tarihinde yürürlüğe girmiş bir sözleşmedir.
Deniz ticaret hukuku uluslararası boyutta düzenlenen bir alan olduğundan denizler ve deniz yolu kullanımları hakkında çeşitli uluslararası sözleşmeler mevcuttur. Dünyada yaşanan ekonomik ve siyasal etkileşimler, özellikle açık denizlerin kullanılması konusunda yeniden düzenlemelerin ve anlaşmaların yapılmasını gerektirmektedir. Nitekim kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölge, deniz yetki alanları gibi pek çok konu ülkeler arasında ihtilaflara neden olabilmektedir.
Yukarıda değinilmiş olan hususlar genel hatları ile kaleme alınmış olup; her somut olay birbirinden farklı özellikler taşıyabileceğinden hak kaybına uğramamanız adına bir hukuk bürosu ile iletişime geçip profesyonel destek almanızı öneririz.