👩⚖️ Neden Bizi Tercih Etmelisiniz?
✔️ 25+ yıllık mesleki tecrübe ✔️ Ankara Barosu'na kayıtlı kurumsal hukuk bürosu ✔️ Duruşma pratiği ve çözüm odaklı yaklaşım ✔️ Görüşmelerimiz ön bilgilendirme amaçlıdır Kurumsal yapımız ve uzman kadromuzla sizi daha yakından tanıyın: |
Ankara’da avukat arayışınızda yanınızdayız. Kartalhan Hukuk olarak boşanma davalarından iş hukukuna, ceza hukukundan icra işlemlerine kadar birçok alanda çözüm odaklı hizmet sunuyoruz.
Ofisimiz Ostim Prestij Plaza’da yer almakta olup, yüz yüze bilgilendirme görüşmelerimizle müvekkillerimize güvenilir ve erişilebilir hukuki danışmanlık sağlıyoruz.
Ostim Osb Mah. 100. Yıl Bulvarı No:55 Ostim Prestij Plaza C Blok Daire:54'te Kartalhan Hukuk ve Danışmanlık, Ostim'de Avukat Meltem Kartalhan tarafından kurulduğu günden itibaren alanlarında uzman avukat ve danışmanlarla avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti sunmaktadır.
Kartalhan Hukuk ve Danışmanlık Ankara / Yenimahalle / Ostim'de kurulmuştur. Kurulduğu günden bu yana müvekkillerine hukuki ihtilaflar konusunda profesyonel destek sağlamaktadır.
İnsan haklarına saygılı, ulusal ve uluslararası normlara uygun hizmet anlayışıyla Kartalhan Hukuk ve Danışmanlık, özellikle ticari şirketlere yönelik danışmanlık hizmeti sunmaktadır.
Kartalhan Hukuk ve Danışmanlık, Ankara / Yenimahalle / Ostim'de kurulmuş olduğu günden bu yana güvenilirlik ilkesini benimsemiş olup bu anlayışla çalışmalarını sürdürmektedir.
İcra ve İflas Hukuku Nedir?
İcra ve İflas Hukuku, bazı istisnai durumlar dışında alacaklının alacağına devlet eliyle kavuşmasına olanak sağlayan bir hukuk dalıdır.
İcra ve İflas Hukuku, borcunu ödemeyen borçlunun kamu gücü yoluyla taşınır ve taşınmaz mallarına el konularak borcun alacaklıya ödenmesini konu alır. Bu hukuk dalına aynı zamanda Takip Hukuku da denir. Devletin bu süreçteki zor kullanma yetkisine ise "cebri icra" denilmektedir.
Alacaklının talebiyle borcun tahsil süreci ve uygulanacak adımlar, İcra ve İflas Kanunu'nda düzenlenmiştir. İcra takipleri ikiye ayrılır: İlamsız icra ve ilamlı icra. İlamsız takip, mahkeme kararı olmaksızın başlatılan takiptir. İlamlı takip ise mahkeme kararına dayanılarak başlatılan icra işlemleridir.
Alacaklı tarafından başlatılan icra takibi doğrultusunda borçluya ödeme emri veya icra emri gönderilir. Takip ilamsız ise borçluya ödeme emri, ilamlı ise icra emri gönderilmektedir.
Borçlu, borcun gerçek olmadığını düşünüyorsa, kendisine tebliğ edilen ödeme emrine 7 gün içinde itiraz edebilir. Süresi içinde yapılan itiraz, icra takibini durdurur. Ancak borçlu bu sürede itiraz etmezse, borcu kabul etmiş sayılır.
Borçlunun süresinde itiraz etmesi halinde alacaklı, itirazın iptali veya itirazın kaldırılması yoluna başvurabilir. Mahkeme, bu başvuru üzerine borçlunun itirazını değerlendirir. Mahkeme itirazı haklı bulursa takip sonlanır, haksız bulursa icra takibi kaldığı yerden devam eder.
1- Fatura Nedir?: Satıcı tarafından düzenlenerek alıcıya verilen ve satılan malın cinsini, miktarını, fiyatını belirten bir evrak türüdür.
2- Senet Nedir?: Borcun delilini teşkil eden ve borçlu olarak imzalayan kişinin aleyhine delil teşkil eden belge türüdür.
3- Çek Nedir?: Ticari işlemlerde kullanılan, alacağı belli bir vadeye bağlayan ve o vade tarihinde ödemeyi taahhüt altına alan borçlu kişi tarafından alacaklı kişiye verilen evrak türüdür.
Ticaret ve Şirketler Hukuku Nedir?
Ticaret ve Şirketler Hukuku genel anlamı ile ticari hayattan kaynaklı olan uyuşmazlıkları konu edinen hukuk dalıdır.
Ticari hayattan kaynaklı hukuki ihtilafların çözümü, Ticaret ve Şirketler Hukukunun konusunu oluşturmaktadır.
Ticaret hukuku, Türk Ticaret Kanunu kapsamında düzenlenmiştir. Bir ticari işletmeyi ilgilendiren faaliyetleri ve fiilleri konu almaktadır. Ticaret hukuku kapsam açısından beş bölüme ayrılmış şekildedir. Bunlar; Şirketler Hukuku, Kıymetli Evrak Hukuku, Ticari İşletme Hukuku, Deniz Ticareti Hukuku ve Sigorta Hukukudur.
Ticari işin tanımı Türk Ticaret Kanununda düzenlenmiştir. Buna göre Ticari İş kavramı: Türk Ticaret Kanununda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiilleri oluşturmaktadır.
Ticari dava kapsamına giren tüm davalara Asliye Ticaret Mahkemeleri bakmakla görevlidir. Ticari davalar mutlak ve nispi olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Mutlak ticari davalar, TTK'nın 4/1/a-f bentleri arasında sayılmış olmakla birlikte, İcra ve İflas Kanunu (md.154), Kooperatifler Kanunu (md.99), Finansal Kiralama Kanunu (md.31) gibi özel kanunlarda da belirtilmiştir. Nispi ticari dava ise, her iki tarafı tacir olan ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili olan davalardır.
Yeni gelen düzenleme ile Türk Ticaret Kanununun dördüncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Yani konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında Asliye Ticaret Mahkemelerinde dava açılmadan önce arabulucuya başvurmak zorunludur. Aksi takdirde Asliye Ticaret Mahkemesinde açılacak olan dava, dava şartı yerine getirilmediğinden dolayı reddedilecektir. Ticari işlerde faiz, aksine sözleşme bulunmadıkça, vadenin bitiminden ve belli bir vade yoksa ihtar gününden itibaren işlemeye başlamaktadır.
Şirketler Hukuku ise, Ticaret Hukukunun alt dallarından biridir. Özetlemek gerekir ise; bir şirketin ne şekilde kurulacağını, nasıl yönetilmesi gerektiğini ve hangi şekillerde son bulacağını ifade etmektedir. Türk Ticaret Kanunu ve Türk Borçlar Kanununda düzenlenmiştir.
Gündelik hayattaki ticari uyuşmazlıklar pek çok farklı nedene dayanmaktadır. Bu anlamda Ticaret ve Şirketler Hukuku hakkında detaylı olarak bilgi almak ve Ticaret ve Şirketler Hukuku konusunda yazılmış olan makaleler için tıklayınız.
İş Hukuku Nedir?
İş Hukuku, işçi ile işveren arasındaki hukuksal ilişkiyi düzenleyen hukuk dalıdır. İşçi ve işverenin hak ve yükümlülüklerini içeren bu alan, taraflar arasındaki iş ilişkilerinde doğabilecek uyuşmazlıkları çözüme kavuşturmayı amaçlar.
İş Hukuku kapsamında, işçilerin kişisel olarak işverene bağımlı şekilde çalışması esastır. Bu durum, işverenin emir ve gözetimi altında çalışmayı da içerir. İş Hukuku'nun temel amacı, iş ilişkilerinde daha zayıf konumda olan işçiyi korumaktır.
Kapsam açısından yalnızca bağımlı çalışan işçiler İş Hukuku’na tabidir. Memurlar veya bağımsız çalışanlar bu kapsama girmez. İş Hukuku, işçi ve işveren ilişkileri ile birlikte, işe ve işyerine ilişkin yasa ve yönetmelikleri de içerir.
İş Hukuku, bireysel ve toplu iş hukuku olarak ikiye ayrılmaktadır.
Bireysel İş Hukuku; genellikle küçük işletmelerde hizmet sözleşmesine dayalı olarak çalışan işçi ile işveren arasındaki ilişkiyi düzenler. Ücret, hizmet akdi, çalışma koşulları, sosyal haklar, işten ayrılma ve tazminat gibi konular bu alana girer.
Toplu İş Hukuku ise büyük işletmelerde sendikal örgütlenmeler çerçevesinde uygulama alanı bulur. Sendikaya üyelik, toplu iş sözleşmeleri ve sendikal haklar bu alandadır.
İş Kanunu'nun temel amacı işçiyi korumaktır. Bu nedenle herhangi bir hükümde tereddüt oluştuğunda işçi lehine yorum ilkesi geçerlidir.
İşçi ile işveren ilişkilerine dair tüm detaylara ulaşmak için İş Hukuku makalelerimizi buradan inceleyebilirsiniz.
Aile Hukuku, Medeni Hukuk kapsamında yer alan ve aile bireyleri arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk dalıdır. Bu alanın içinde boşanma, evlilik, nişanlanma, mal rejimi, evlat edinme gibi konular yer alır.
Nişan, evlenme vaadiyle gerçekleşen bir süreçtir. Haklı bir sebep olmaksızın nişanın bozulması durumunda taraflar maddi ve manevi tazminat talepleriyle karşı karşıya kalabilir. Ayrıca verilen hediyeler geri istenebilir.
Evlenme, tarafların resmi bir birliktelik kurmalarıdır. Bu işlem Türk Medeni Kanunu’nun 124 ila 160. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Boşanma, evlilik birliğinin çeşitli nedenlerle sona erdirilmesidir. Boşanma davası Aile Mahkemelerinde açılır ve sonuçları Türk Medeni Kanunu’nun 161 ila 184. maddelerinde belirtilmiştir.
Aile içi hukuki süreçlerde bilgi almak veya Aile ve Boşanma Hukuku alanında yazılmış makalelere ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.
Mal Rejimi, Türk Medeni Kanunu'nun 202 ila 281. maddelerinde düzenlenmiştir. Eşler arasında mal rejimi sözleşmesi yapılmadığı takdirde, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olur. Bu rejim, evlilik süresince elde edilen malların paylaşımını belirler.
Aile ve Boşanma Hukuku hakkında detaylı bilgi almak ve bu konuda yazılmış makalelere ulaşmak için buraya tıklayınız.
Tüketici Hukuku; tüketicinin ekonomik çıkarlarını, güvenliğini ve haklarını korumak amacıyla oluşturulmuş bir hukuk dalıdır. Bu hukuk dalı, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir.
İlgili Kanun'un 1. maddesine göre, Tüketici Hukukunun amacı; kamu yararına uygun şekilde tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını korumak, zararlarını tazmin etmek, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlamak, bilinçlendirmek ve örgütlenmesini teşvik etmektir.
Bir işlemin Tüketici Hukuku kapsamında değerlendirilebilmesi için taraflardan birinin tüketici, diğerinin ise satıcı veya satıcı adına hareket eden kişi olması gerekir. Bu tür işlemlerden doğan uyuşmazlıklar, belirlenen parasal sınırlar çerçevesinde Tüketici Hakem Heyetleri ve Tüketici Mahkemelerinde çözülmektedir.
Tüketici Hukuku hakkında detaylı bilgi almak ve ilgili makaleleri okumak için buraya tıklayabilirsiniz.
Borçlar Hukuku, özel hukuk kapsamında yer alan ve borç ilişkilerini düzenleyen temel hukuk dalıdır. Günlük hayatta sıkça karşılaşılan borç doğuran işlemleri hukuki zemine oturtan kuralları içerir.
Taraflar arasında oluşan borç ilişkileri, Türk Borçlar Kanunu kapsamında düzenlenmiştir. Bu ilişkide; alacaklı borcun yerine getirilmesini talep eden, borçlu ise borcu yerine getirmekle yükümlü olan taraftır. Edim ise, borcun konusunu oluşturan yükümlülüğü ifade eder. Hem gerçek hem de tüzel kişiler borç ilişkisine taraf olabilir.
Borç ilişkisi sonucunda, hukukumuzda iki temel kavram ortaya çıkar: Asli hak ve bağlı hak.
Asli hak; alacaklının doğrudan talep edebileceği, borcun esasını oluşturan haktır. Örneğin bir hizmet karşılığı alınacak ücret, asli hakkı oluşturur. Bağlı hak ise, asli hakkın güvence altına alınmasını sağlayan yan haktır. (örneğin: cezai şart, temerrüt faizi gibi).
İki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde taraflar hem borçlu hem de alacaklı olabilir. Bu tür sözleşmelerde her iki taraf da birbirinden edim talep etme hakkına sahiptir. Böylece borç ilişkisi çift yönlü bir hak ve yükümlülük dengesi doğurur.
Borçlar Hukuku hakkında daha detaylı bilgi almak ve bu alanda yazılmış makalelere ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.
Gayrimenkul Hukuku, konusunu taşınmazlardan alan her türlü hukuki uyuşmazlığın çözümünü konu edinen hukuk dalıdır. Tapulu taşınmaz mallar üzerindeki haklar, sınırlar ve kullanımlar bu hukuk dalının kapsamına girer.
Eşya hukukunun bir alt dalı olan gayrimenkul hukuku, özellikle arsa, tarla, konut, iş yeri gibi taşınmazlara ilişkin davalar ile ilgilenmektedir. Bu davalar çoğunlukla Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülür ve yetkili mahkeme taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir.
Gayrimenkul Hukuku kapsamında en sık karşılaşılan dava türleri şunlardır:
Gayrimenkul hukukunda sıkça karşılaşılan davalardan biri olan Ortaklığın Giderilmesi (İzale-i Şuyu) davasında; paylı veya elbirliği mülkiyetine konu taşınmazların kişisel mülkiyete geçirilmesi hedeflenir. Bu dava sonucunda her paydaş kendi payı üzerinde bağımsız mülkiyet hakkına sahip olur.
Tapu İptali ve Tescil Davası ise hukuka aykırı düzenlenmiş tapu kayıtlarının iptal edilerek, gerçek hak sahibi adına yeniden tescil edilmesini amaçlar. Bu dava, genellikle tapu kaydında taşınmazın sahibi olarak görünen kişiye karşı açılır.
Gayrimenkul Hukuku hakkında daha fazla bilgi almak ve detaylı makaleler için tıklayınız.
İdare Hukuku, kamu idaresi ile bireyler arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk dalıdır. Temelini Anayasa’dan alan bu hukuk dalı, idarenin yapısını, görev alanını ve bireyler karşısındaki sorumluluklarını belirlemektedir.
İdare hukuku, Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemeleri gibi yargı organlarının görev alanına giren işlemlerle ilgilidir. Bu mahkemelere başvurabilmek için dava konusunun mutlaka bir idari işlem olması gerekir.
Anayasa’nın 125. maddesi uyarınca: “İdarenin her türlü işlem ve eylemine karşı yargı yolu açıktır.” hükmü geçerlidir. Bu kapsamda, bireyler idarenin hukuka aykırı işlemlerine karşı dava açma hakkına sahiptir.
İdari işlem; idarenin tek taraflı irade açıklamasıyla gerçekleştirdiği ve kişinin rızası aranmaksızın hukuki sonuç doğuran işlemdir. Bu işlemler sonucu bireyler üzerinde doğrudan etki meydana gelir ve iptal davası açılması mümkündür.
İptal davasının temel amacı, idarenin gerçekleştirdiği işlemin hukuka uygunluğunu denetlemektir. İlgili kişi, idarenin keyfi veya hukuka aykırı işlemlerine karşı yargı yoluna başvurabilir.
İdare Hukuku hakkında daha detaylı bilgi almak ve bu konuda hazırlanmış makalelere ulaşmak için tıklayınız.
Ceza Hukuku, toplum düzenini korumak ve suç oluşturan fiilleri cezalandırmak amacıyla oluşturulmuş hukuk dalıdır. Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında düzenlenmiştir.
Bu hukuk dalı, suç sayılan fiillerin tanımını, bu fiilleri işleyen kişilere uygulanacak yaptırımları ve yargılama sürecini kapsar. Kasten öldürme, dolandırıcılık, hırsızlık, tehdit, hakaret, taksirle yaralama gibi fiiller, ceza hukukunun kapsamına girer.
Ceza Hukuku, suç olarak tanımlanan fiillere karşılık olarak uygulanan cezaların ve güvenlik tedbirlerinin düzenlendiği hukuk dalıdır. Bu hukuk dalı, toplum düzenini koruma ve birey haklarını güvence altına alma amacı taşır.
Ceza hukuku iki ana başlık altında incelenir: Ceza Genel Hukuku ve Ceza Özel Hukuku. Ceza Genel Hukuku, suçun tanımını ve ceza sorumluluğunun temel ilkelerini ortaya koyarken; Ceza Özel Hukuku, suç tiplerini ve bu suçlara uygulanacak yaptırımları belirler.
Türk Ceza Kanunu’na göre, kanunun amacı; bireylerin temel hak ve özgürlüklerini, kamu düzenini, çevreyi, toplum barışını ve hukuk devletini korumaktır. Suçun tanımı ve ceza sorumluluğu ancak kanunla belirlenebilir.
Ceza hukukunda suçta ve cezada kanunilik ilkesi geçerlidir. Bu ilkeye göre, bir fiil açıkça kanunla suç sayılmamışsa, o fiil nedeniyle kimseye ceza verilemez. Ayrıca, ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz.
Kusur ilkesi, ceza sorumluluğunun temelini oluşturur. Yani kişi, ancak kendi iradesiyle gerçekleştirdiği eylemlerden sorumludur. Suç ve cezanın şahsiliği ilkesi gereği, kimse başkasının işlediği suçtan dolayı sorumlu tutulamaz.
Ceza Hukuku hakkında daha fazla bilgi almak ve konu ile ilgili makalelere ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.
Miras Hukuku, bir kişinin ölümü veya gaipliği durumunda malvarlığının kimlere ve hangi şekilde geçeceğini belirleyen hukuk dalıdır. Bu hukuk alanı, hem mirasçılar arasında adil bir paylaşımı hem de malvarlığının hukuka uygun şekilde devrini sağlamayı amaçlar.
Türk Medeni Kanunu, miras paylaşımında zümre sistemini kabul etmiştir. Buna göre miras, öncelikli olarak 1. derece mirasçılar (çocuklar ve altsoy) arasında paylaştırılır. Eğer birinci derece mirasçı bulunmuyorsa, miras 2. derece mirasçılara (anne, baba ve onların altsoyu) geçer. Bu sırayla miras 3. derece mirasçılara kadar ilerleyebilir.
Yasal mirasçı olabilmek için bu zümre sistemine dahil olunması gerekmektedir. Önceki zümrede mirasçı bulunduğu sürece sonraki zümreye geçilmez. Miras hukukunda bu durumun net olarak belirlenmesi, ileride oluşabilecek uyuşmazlıkların önüne geçilmesi açısından büyük önem taşır.
Miras Hukuku hakkında daha fazla bilgi almak ve miras davalarıyla ilgili makaleleri incelemek için buraya tıklayabilirsiniz.
1. Derece Yasal Mirasçılar: Mirasbırakanın altsoyu olan kişilerdir. Buna çocuklar, torunlar, torunların çocukları ve devamı dahildir. Evlat edinilen kişi ve onun altsoyu da bu kapsama girer.
2. Derece Yasal Mirasçılar: Mirasbırakanın anne ve babası ile bu kişilerin altsoyu (kardeş, yeğen vb.) ikinci derece mirasçılar grubunu oluşturur.
3. Derece Yasal Mirasçılar: Mirasbırakanın büyükanneleri ve büyükbabaları ile onların altsoyu da üçüncü derece yasal mirasçılardır.
Sağ kalan eşin durumu: Mirasbırakanın eşi hayattaysa; eş, her üç zümreyle birlikte yasal mirasçı olur. Bu durumda eşin payı, zümreye göre farklı oranlarda belirlenir.
Miras Hukuku hakkında daha fazla bilgi almak ve miras paylaşımı konusunda yazılmış detaylı makaleleri incelemek için buraya tıklayınız.
Fikri ve Sınai Haklar Hukuku Nedir?
Fikri ve Sınai Haklar Hukuku, yaratıcılık sonucunda ortaya çıkan fikir ürünlerinin ve bunlara dair hakların korunmasını konu alan hukuk dalıdır.
Fikri mülkiyet; birey veya kurumların ürettiği özgün fikir ürünlerinin korunmasını sağlarken, sınai mülkiyet ise özellikle ticaret alanında markalaşma, tasarım, patent ve benzeri unsurlarla ilgili hakları düzenlemektedir. Sınai mülkiyet hakları; üretici veya satıcıya ürününü tanıtma ve tescil yoluyla koruma altına alma hakkı tanır.
Tüm bu haklar, Sınai Mülkiyet Kanunu ile güvence altına alınmıştır. Bu Kanun’un temel amacı; marka, coğrafi işaret, tasarım, patent, faydalı model ve geleneksel ürün adları gibi unsurların korunmasını sağlayarak teknolojik, ekonomik ve sosyal gelişime katkı sunmaktır.
Ankara'da fikri mülkiyet hukuku veya patent hukuku alanında destek almak isteyenler için ankara avukat desteği oldukça önemlidir. Bu alandaki hak ihlalleri hem hukuki hem cezai yaptırımlara konu olabilir.
Fikri ve Sınai Haklar Hukuku hakkında daha fazla bilgi almak ve bu konuda yazılmış makaleleri incelemek için buraya tıklayınız.
Yabancılar Hukuku Nedir?
Yabancılar Hukuku; Türkiye’de bulunan yabancı uyruklu gerçek ve tüzel kişilerin hakları, yükümlülükleri, ikamet izinleri, çalışma izinleri, sınır dışı işlemleri ve vatandaşlık başvuruları gibi konuları düzenleyen hukuk dalıdır.
Bu hukuk dalı, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu başta olmak üzere çeşitli yönetmelikler ve uluslararası anlaşmalarla şekillenmiştir. Özellikle Türkiye'de ikamet etmek veya çalışma izni almak isteyen yabancılar açısından bu alandaki hukuki danışmanlık oldukça önemlidir.
Yabancılar Hukuku kapsamına giren başlıca konular şunlardır:
Ankara'da yabancılar hukuku avukatı arayışında olan kişiler için doğru danışmanlık almak, hem işlemlerin sağlıklı yürümesi hem de hukuki sorunlarla karşılaşılmaması adına büyük önem taşır. Bu noktada ankara avukat desteğiyle işlemlerinizi güvenle yürütmeniz mümkündür.
Yabancılar Hukuku hakkında daha fazla bilgi almak ve bu alanda kaleme alınmış içeriklerimizi incelemek için buraya tıklayınız.
Yabancı kavramı, Türkiye Cumhuriyeti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişileri ifade eder. Vatansızlar, mülteciler ve sığınmacılar da bu kapsamda değerlendirilir. Türkiye’ye gelen yabancılar; girişten itibaren vize, ikamet izni, çalışma izni ve vatandaşlık başvuruları gibi birçok hukuki süreçle karşı karşıya kalmaktadır.
Yabancılar Hukuku, bu süreçlerde ortaya çıkabilecek hukuki sorunları çözmek, yabancıların haklarını korumak ve yükümlülüklerini belirlemek amacıyla geliştirilmiş özel bir hukuk dalıdır. Özellikle yabancıların Türkiye'de geçici veya kalıcı olarak bulunma sebeplerine göre değişen yasal prosedürlerin doğru şekilde yürütülmesi gerekmektedir.
Ankara’da yabancılar hukuku avukatı arayan bireyler için profesyonel danışmanlık almak, işlemlerin sağlıklı ilerlemesi ve olası hukuki risklerin önlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Daha fazla bilgi almak ve Yabancılar Hukuku ile ilgili makalelerimizi okumak için buraya tıklayınız.
Avukat, hukuk fakültesini tamamlamış, zorunlu avukatlık stajını başarıyla bitirmiş ve bağlı bulunduğu baroya kayıtlı olarak çalışan kişidir. Avukatlar, mesleklerini serbest olarak veya kamu kurumlarında icra edebilirler.
Avukatlık Kanunu'na göre avukatlık; kamu hizmeti ve serbest bir meslektir. Yani savunma görevi, hem topluma hizmet etme niteliği taşır hem de bağımsız bir mesleki faaliyettir.
Avukatların temel görevi, kişilerin ve kurumların hukuki sorunlarını adalet ve hakkaniyete uygun şekilde çözmektir. Avukat, bilgi ve deneyimini kamu yararına ve müvekkilinin hukuki menfaatine sunar.
Avukatlık mesleğine kabul, belirli koşullara bağlanmıştır. Bu şartlar Avukatlık Kanunu’nun 3. maddesinde ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir.
Türkiye'de avukatlık mesleğini icra edebilmek için Avukatlık Kanunu’nda belirlenmiş birtakım şartların sağlanması gerekmektedir. Bu şartlar şunlardır:
Yukarıda sayılan şartların istisnaları, yine Avukatlık Kanunu kapsamında ayrıca düzenlenmiştir.
Avukatlık mesleğini sürdüren kişilerin uymak zorunda olduğu bazı mesleki yasaklar mevcuttur. Avukatlık Kanunu’na göre avukatların yapamayacağı işler açık şekilde belirtilmiştir. Bu işler şunlardır:
Bu düzenlemeler, avukatlık mesleğinin bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruma amacı taşımaktadır.
Avukatlık stajı, hukuk fakültesinden mezun olan kişilerin mesleğe başlamadan önce tamamlaması gereken zorunlu bir süreçtir. Stajın süresi toplamda 1 yıl olup iki aşamadan oluşmaktadır:
Staj süreci yalnızca uygulama eğitimi değil, aynı zamanda mesleğin etik ilkeleriyle tanışma dönemidir. Stajyer avukatlar bu süreçte, mesleki özen, dürüstlük ve mesleki onur ilkelerine göre yetiştirilmelidir.
Ankara avukat olarak görev yapan kişiler de dahil olmak üzere, tüm avukatların görevleri sadece müvekkil lehine değil, aynı zamanda adaletin gerçekleşmesine katkı sağlamak yönündedir. Avukatlık Kanunu, avukatların görevlerini yerine getirirken özen, doğruluk ve meslek onuruna uygunluk ilkelerini esas almaktadır.
Avukatlık Kanunu'nun 35/A maddesine göre; avukatlar, dava açılmadan önce veya dava açılmış ancak henüz duruşma başlamadan önce, tarafların serbest iradeleriyle sonuçlandırabilecekleri uyuşmazlıklar için uzlaşma teklifinde bulunabilirler.
Taraflar arasında uzlaşma sağlanması hâlinde, uzlaşma konusunu, tarihini, yerini ve tarafların karşılıklı yükümlülüklerini içeren bir tutanak düzenlenir. Bu tutanak, avukatlar ve müvekkilleri tarafından imzalanarak, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 38. maddesi kapsamında **ilam niteliği** taşır.
Avukatlık Kanunu'nun 36. maddesi uyarınca, avukatlar mesleki görevleri gereği öğrendikleri bilgi ve belgeleri açıklayamazlar. Bu yükümlülük, Türkiye Barolar Birliği ve baro organlarındaki görevlerinden kaynaklanan durumları da kapsar.
Avukat, ancak müvekkilinin açık rızası ile tanıklık edebilir. Fakat bu durumda bile tanıklıktan çekinme hakkı mevcuttur ve bu hakkın kullanılması hiçbir hukuki veya cezai sorumluluğa yol açmaz.
Avukat, kendisine teklif edilen bir işi herhangi bir sebep göstermeksizin reddedebilir. Ancak bu ret kararının gecikmeden iş sahibine bildirilmesi gerekmektedir. Bu durum, Avukatlık Kanunu’nun 37. maddesi kapsamında düzenlenmiştir.
Eğer bir kişi işi iki avukat tarafından da reddedilirse, bu kişi baro başkanına başvurarak kendisine bir avukat atanmasını isteyebilir. Baro tarafından görevlendirilen avukat, belirlenen ücret karşılığında bu işi takip etmekle yükümlüdür.
Avukatlık Kanunu’nun 38. maddesi gereğince, bazı özel durumlarda avukatın işi kabul etmesi yasaktır. Avukat şu hallerde işi reddetmek zorundadır:
Bu gibi durumlarda mesleki etik ve Avukatlık Kanunu gereği işi kabul etmek hukuken mümkün değildir.
Avukatlık Kanunu’nun 38. maddesi devamında şu durum da eklenmiştir: Eğer avukata sunulan iş, Türkiye Barolar Birliği tarafından belirlenen mesleki dayanışma ve düzen ilkelerine aykırıysa, avukat bu işi reddetmek zorundadır.
Bu yükümlülük sadece avukatın kendisini değil, aynı zamanda ortaklarını ve yanında çalışan avukatları da kapsar.
Avukat, mesleki faaliyetleri kapsamında kendisine teslim edilen evrakları saklamakla yükümlüdür. Avukatlık Kanunu’nun 39. maddesi gereğince bu yükümlülük, vekaletin sona ermesinden itibaren 3 yıl boyunca geçerlidir.
Ancak avukat, evrakın geri alınmasını müvekkiline yazılı olarak bildirirse, bu yükümlülük bildirim tarihinden itibaren 3 ay sonra sona erer.
Avukat, ücreti ve masrafları tahsil edilmedikçe dosyaları geri vermekle yükümlü değildir. Bu hak, uygulamada hapis hakkı olarak adlandırılmaktadır.
Avukatlık Kanunu’nun 43. maddesi gereğince, her avukat, levhaya yazıldığı tarihten itibaren üç ay içinde baro bölgesinde bir büro kurmak zorundadır. Büro nitelikleri ilgili baro tarafından belirlenir.
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'na göre mesken olarak görünen bağımsız bölümlerde, kat maliklerinin izni aranmaksızın avukatlık bürosu açılabilir. Yönetim planında yer alan aksine hükümler uygulanmaz.
Bir avukatın birden fazla bürosu olamaz. Aynı büroda birlikte çalışan avukatlar ayrı büro kuramaz. Avukatlık ortaklıkları ise yurt içinde şube açamaz. Ayrıca milletvekilleri, vekillik süresince avukatlık yapamaz.
Büro veya ikamet adresi değişikliği durumunda, bir hafta içinde baroya bildirim yapılması zorunludur.
Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca, yalnızca baro levhasına kayıtlı avukatlar aşağıdaki işleri yapabilir:
Bu yetkiler, yalnızca baroya kayıtlı avukatlara tanınmıştır. Hukuki temsilde ve belge düzenlemede yetkisiz kişilerce yapılan işlemler hukuken geçersizdir.
Hizmet Verdiğimiz Bazı Firmalar: Sigma Profil Market
Ankara avukatı seçimi, hukuki sorunlarınızı çözme sürecinde en önemli adımlardan biridir. Uzmanlık alanı, deneyimi ve müvekkillere yaklaşımı dikkate alınarak doğru avukatı seçmek, başarılı sonuçlara ulaşmanın temelidir. Ankara avukatı, hukuki temsilde dürüst, etkili ve profesyonel hizmet anlayışını benimser.
https://yenimahalleavukat.com.tr/
Ostim avukat bürosu olarak müvekkillerimize çeşitli alanlarda hukuki danışmanlık sunmaktayız.